![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Yardım | Ajanda | Forumları Okundu Kabul Et | ![]() |
|
Anasayfa | İletişim | TUS Güncel | TUS Dersaneleri | TUS Hazırlık | Yabancı Dil ve TUS | Mecburi Hizmet | YDUS | Tus Rehberi | DUS |
![]() |
|
Seçenekler | Stil |
![]() |
#631 | |
Guest
Mesajlar: n/a
|
![]() Alıntı:
İHTARNAMEDİR İhtar Eden :*****Sami SELÇUKBİRİCİK Vekili :*****Av. Burhan ÖZKAYA, adres başlıkta***** Adres: Necatibey Caddesi No: 33/12 Kızılay ANKARA Muhatap :*****-http://www.stetuskop.com/- internet sitesi yetkilisi Açıklamalar :***** Sayın Muhatap,***** -http://www.stetuskop.com/- adlı internet sitesinde Bilgileri ÖSYM Görevlileri Verdi Başlığı vehttp://www.stetuskop.com/bilgileri_oesym_goerevlileri_verdi-t4273/index.html?t=4273*****linki ile müvekkilim Uz.Dr. Sami SELÇUKBİRİCİK bakımından kişilik haklarını ihlal eden bir takım ifadelere yer verilmiştir. Şöyle ki aşağıda yer verdiğimiz yorumlarda; “Mahkeme: Bilgileri ÖSYM görevlileri verdi drasc:*****Bilgileri*****Sami Hoca 10 yıldır gidip geldiği ÖSYM deki tanıdıklarından*****aldı”*****şeklindeki organize yorumlarla, daha önce ÖSYM bünyesinde yaşanan kopya iddialarıyla müvekkilimi ilişkilendirmek istemektedirler. Söz konusu yorumların ortak hedefi sanki müvekkile ÖSYM yetkilileri tarafından soruların verildiği, böylece kopyacılık yapıldığıdır.*****Ancak yorumlarda ifade edilenin aksine, müvekkille ilgili ne bir mahkeme kararı ne de tek bir emare vardır Müvekkil uzun yıllardır Tıpta Uzmanlık Sınavı’na Hazırlık sektöründe hizmet vermekte olup bugüne kadar hiçbir hukuksuz ve haksız eylemde bulunmamıştır. Yıllar içerisinde kendisinin ve yönetim kurulu başkanı olduğu TUSDATA’nın sektörde yoğun gayret ve çalışmaları neticesinde sürekli olarak ileriye doğru mesafe kat etmelerini hazmedemeyen bir takım kişi ve kurumlar müvekkilin başarılarını gölgelemek için yukarıda yer verdiğimiz haksız isnatlarda bulunmaktadırlar. Bunlar ise kabulü mümkün olmayan iftiralardır. Söz konusu ifadeler Türk Ceza Kanunu bakımından suç olup aynı zamanda müvekkillerin kişilik haklarına da zarar vermektedir. 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi Ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun’un 9. maddesi gereğince söz konusu içeriğin yayından kaldırılmasını, aksi halde diğer yasal yollara başvuracağımızı, ayrıca söz konusu hakaret içeren ifadeler nedeniyle de tüm ilgililer hakkında Cumhuriyet Savcılıklarında şikayet hakkımızı kullanacağımızı ihtaren bildirir, çalışmalarınızda başarılar dilerim. İhtar Eden Vekili*****Av. Burhan ÖZKAYA***** Konu Kayıtsız Üye tarafından (11-30-2015 Saat 22:13 ) değiştirilmiştir. |
|
![]() |
![]() |
#632 |
Guest
Mesajlar: n/a
|
![]()
Anasayfa
Kurumsal Vizyonumuz ve Misyonumuz Kurucumuz Kalite Politikamız Yönetim Öğretmen Kadromuz İlkokul Öğretmen Kadromuz Ortaokul Öğretmen Kadromuz Lise Öğretmen Kadromuz Personel Kadromuz Sertifikalar ve Standartlar Neden ASFA? ASFA Marşı Tarihçemiz Basında ASFA Lojistik Hizmetler Okullarımız Anaokullarımız Asfa Gönül Aydınlığı Çocuk Kulübü Asfa İstanbul Gönül Aydınlığı Çocuk Kulübü Arda Ravza Çocuk Kulübü İlkokullarımız Asfa Halil Necati İlkokulu Asfa Ankara Ferda İlkokulu Orta Okullarımız Asfa Ankara Ferda Ortaokulu Asfa Halil Necati Ortaokulu Liselerimiz Asfa Ankara Ferda Fen Lisesi Asfa Ankara Ferda Anadolu Lisesi Asfa Fen Lisesi Ahmet Mithat Anadolu Lisesi Başarılarımız Eğitim - Kültür - Sanat Proje Spor SBS - YGS - LYS Rehberlik Ölçme ve Değerlendirme Sınav Takvimi Asfa'da Ölçme ve Değerlendirme E-Asfa Geri Bildirim Sistemi 7/24 Asfa Online Etüt e-Okul Sistemi My Asfa Bireysel Öğrenci Takip Sistemi Kitap Kırtasiye E-Yayın Kitapçıklar El-Halim Es-Sadık El-Adil El-İsmet En-Natık Es-Sabır Et-Tahir 6 Adımda Besmele 7 Adımda Salavat 8 Adımda Tebessüm 9 Adımda Selam 10 Adımda Dua 10 Adımda Anne Bültenler 2016 Yükselen Yıldız Sayı-6 Asfa Ankara Ferda Koleji Bülteni Sayı 1 Asfa Ankara Ferda Koleji Bülteni Sayı 2 Asfa Ankara Ferda Koleji Bülteni Sayı 3 Asfa Ankara Ferda Koleji Bülteni Sayı 4 Asfa Bülteni Sayı 24 Asfa Bülteni Sayı 25 Dergiler Asfa İngilizce Magazin Dergisi ASFA İlköğretim İngilizce Magazin Dergisi Asfa Ankara Ferda Koleji Endaze Kültür, Sanat, Edebiyat Dergisi Asfa Ankara Ferda Koleji Endaze Kültür, Sanat, Edebiyat Dergisi 2 Asfa Ankara Ferda Koleji Endaze Kültür, Sanat, Edebiyat Dergisi 3 Ahlaki Duruş Kataloglar Asfa Tanıtım Kataloğu 2016 Asfa Tanıtım Kataloğu 2015 Asfa Tanıtım Kataloğu 2013 Foto-Video Arşivi Video Arşivi Fotoğraf Arşivi Aktivitelerimiz İlkokul Aktiviteleri Ortaokul Aktiviteleri Anadolu Lisesi Aktiviteleri Fen Lisesi Aktiviteleri Mezunlarımız Gençlik ve Spor Kulübü Asfa Languages İletişim Ön Kayıt Formu Adreslerimiz İş Başvurusu ASFA'ya Mesaj Yazın Asfa Ankara Ferda Koleji öğretmenleri, yeni eğitim-öğretim yılına bir dizi etkinlik, seminer ve sunum programlarıyla hazırlandılar. ‘Eğitimin Yıldızı Ankara’da’ sloganıyla yola çıkan ve ‘Eğitim Her Zaman’ ilkesini hayata geçiren Asfa Ankara Ferda Koleji, Türkiye’de ilk defa, öğretmenleri için ‘Özel Eğitim Programı’ uyguladı. 2011-2012 Eğitim Öğretim Yılına oldukça iddialı bir biçimde giriş yapan Asfa Ankara Ferda Kolejinde, 5 Eylül-17 Eylül 2011 tarihleri arasında, öğretmenlere özel eğitim programları uygulandı, seminerler verildi. Teknolojideki son gelişmelerin eğitim alanında kullanılmasından etkili sunum tekniklerine, yapılandırmacı eğitimdeki son gelişmelerden örnek ders sunumlarına kadar oldukça geniş bir yelpazede düzenlenen interaktif seminerler, öğretmenlerin iyi bir hazırlık dönemi geçirmelerini sağladı. ‘Öğretmenler için İnovasyon Programı’ Asfa Ferda Koleji Yönetim Kurulu Başkanı Uzman Dr.Sami SELÇUKBİRİCİK’in açılış konuşması ile başladı. Dr. Sami SELÇUKBİRİCİK, yeni yapılanmaya ve yeni eğitim sistemlerine öğretmenlerimizin daha çabuk adapte olmaları ve derslerini daha verimli şekilde işlemeleri için böyle bir program hazırladıklarını söyledi. Yönetim Kurulu Başkanı SELÇUKBİRİCİK, yönetici ve öğretmen kadrosundaki başarılı olma isteği, arzusu ve azminin kendisine daha çok şevk verdiğini, eğitim kalitesinin en üst düzeye çıkması için, yıl boyunca düzenlenecek programlarda öğretmenlerle birlikte olacağını söyledi. Eğitim kadrosuna yeni eğitim-öğretim yılında başarılar dileyen Dr.Sami SELÇUKBİRİCİK, Asfa Ankara Ferda Koleji’nin çok kısa bir süre sonra, Ankara’nın en başarılı ilk üç okulundan biri olacağını vurguladı. Asfa Ankara Ferda Koleji, kurumsal eğitim programında gerçekleştirilen sunumlar ve etkinlikler: Kurucu Temsilcisimiz Yasin ÇELENK yapmış olduğu konuşmada, öğretmenlere yeni yapılanma ve gelişim programı hakkında bilgi verdi. Genel Müdürümüz Mesut DOĞAN da öğretmenlere bir selamlama konuşması yaptı. Kurumsal Yapılanma Danışmanımız Feyzeddin ALPKIRAY, yeni internet sitesi, kurum içi form sitesi, internet güvenliği sosyal medyanın kullanımı, sunum hazırlama teknikleri ve toplam kalite yönetimleri hakkında iki gün süren seminerler verdi. Asfa Ankara Ferda Koleji Sınav Koçu NLP Eğitimcisi Eftal ORHAN, eğitim, öğretmen, öğrenci ve öğrenme üzerine son bilimsel gelişmeler ışığında, başarıyı arttıracak pratik uygulamalar konusunda bilgi verdi. Eftal ORHAN’ın sunumlarında, öğretmen kimdir, öğretmenin görevleri, beynimiz nasıl öğreniyor, etkili öğrenme teknikleri, öğrenme stratejileri, öğrenme ve anlam sorunları, konsantrasyon, kendini ve başkalarını motive etme başlıklı konular ele alındı. Genel Müdürümüz Mesut DOĞAN, yapmış olduğu sunumlarda, Asfa Ankara Ferda Kolejinin eğitim anlayışı hakkında bilgi verdi. Yapılandırmacı Eğitim Uygulamaları ve Yapılandırmacı Eğitimin daha aktif ve etken kullanılmasıyla ilgili sunumlar da yapan Mesut DOĞAN, Değerler Eğitimi Programıyla ilgili açıklamalar yaptı. Yönetim Kurulu Başkanımız Uzman Dr.Sami SELÇUKBİRİCİK, kendisine ayrılan bir günlük sunumda, Eğitimde İkna Stratejileri ve İkna Teknikleri hakkında örnek uygulamalar yaptı. Asfa Ankara Ferda Koleji eğitim kadrosunun aktif katılımıyla gerçekleşen uygulamalarda, gruplara ayrılan eğitimciler, kendilerine verilen cümlelere uygun karşılıklar buldular. Pediatri Uzmanı Dr. İbrahim Murat HİRFANOĞLU, pediatrideki son gelişmeler ve bu gelişmelerin çocuk eğitimine yansımaları hakkında oldukça etkileyici bir sunum yaptı. Literatürdeki son gelişmeleri yansıtan Uzman Dr. İbrahim Murat HİRFANOĞLU, anasınıfından lise son sınıfa kadar olan yaş gruplarının aile, çevre ve beslenme alışkanlıklarının çocukların eğitimine nasıl yansıdığı hakkında bilgiler verdi. Edebiyat Öğretmeni İdris TEKİNBAŞ sunumunda, yapılandırmacı eğitimde karşılaşılan zorlukları anlattı ve yapılandırmacı eğitimin daha etkin ve verimli hale getirilmesi için örnek ders sunumları yaptı. Öğretmenler, öğrenci rolünde katılımlarıyla gerçekleşen ders sunumları oldukça eğlenceli ve öğretici geçti. Örnek ders anlatımlarında öğretmenler tarafından canlandırmalar yapıldı. Problemli öğrenci davranışlarını yansıtan öğretmenlerimiz oldukça başarılı idi. Yeni öğretmenler adına konuşan Lise Görsel Sanatlar Öğretmeni Esra ELLİSEKİZ, öğrencilik yıllarından itibaren, neden öğretmen olmak istediğini anlattı. Fakülte yıllarda yaşadığı zorluklara ve güzelliklere de değinen Esra ELLİSEKİZ, Asfa Ankara Ferda Kolejine adım attığı andan itibaren herkesin kendisine yardımcı olduğunu, bir an önce öğrencilerinin karşısına geçip bilgi ve tecrübelerini sonuna kadar aktarma heyecanı taşıdığını söyledi. Kıdemli öğretmenler adına konuşan İlköğretim Müdür Yardımcısı Gülhan HALKÇI, Asfa Ankara Ferda Kolejinde üçüncü baharını yaşadığını söyledi. Köy okullarında başlayıp özel okullara uzanan öğretmenlik yıllarında yaşadığı birbirinden ilginç olayları aktaran Gülhan HALKÇI, öğretmen-öğrenci ve veli ilişkilerini bütün boyutlarıyla ele alan bir sunum yaptı. Eğitimlerin son gününde yapılan değerlendirme toplantısında, öğretmenlerin görüşleri alındı ve bundan sonra yapılacak eğitim programlarıyla ilgili öneriler tartışmaya açıldı. Genel Müdürümüz Mesut DOĞAN, oldukça başarılı geçen eğitim programlarının bundan sonraki günlerde, farklı ortamlarda devam etmesinin uygun olacağını söyledi. Sorunlu kişiler var.. paralel yapı cirit atiyor Konu Kayıtsız Üye tarafından (11-22-2016 Saat 18:48 ) değiştirilmiştir. |
![]() |
![]() |
#633 | |||
Guest
Mesajlar: n/a
|
![]() Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
Konu Kayıtsız Üye tarafından (08-11-2016 Saat 08:59 ) değiştirilmiştir. |
|||
![]() |
![]() |
#634 |
Sadece Üye
Üyelik tarihi: 02.09.15
Mesajlar: 1
Tecrübe Puanı: 0 ![]() |
![]()
güzel çalışma olmuş. tusdatanın tus kampı notlarıyla ilgili videosu patlak verdiğinde iğrenmiştim bunlardan
şimdi dersaneye gitmeden kazanmanın mutluluğu paha biçilemez |
![]() |
![]() |
![]() |
#635 |
Guest
Mesajlar: n/a
|
![]()
FERHAT ÜNLÜ
"Şüphelinin örgüt içerisinde olağanüstü haller yaşamış bir Veli, Mehdi ve son zamanlarda Mesih olduğu görüşü yaygındır. Etrafında bu kadar çok insanı toplayabilmesinin arkasında bu anlayışın yattığı söylenebilir." Bu cümleler, dumanı üstünde -mahkeme tarafından yeni kabul edildi- Tahşiye iddianamesinden. Örgüt derken kastettiği, Gülen Örgütü ya da Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak bilinen ve aslında şifreleri hala tam olarak çözülememiş yapıdan başkası değil. Şüpheli de örgütün ruhani lideri, 'muhayyel Mehdi, Mesih' Fethullah Gülen. 18. yüzyılda İzmir'de Ortodoks Yahudilerin sapkın saydığı bir ideolojiyi yayan Sabetay Sevi de Mesih olduğunu ileri sürüyor ve müritlerince öyle görülüyordu. Halbuki Sabetay Sevi'ye tıbben teşhis koyma imkanı olsa kuvvetle muhtemel şizofreni tanısı konulacaktı. (Engizisyon Mahkemeleri'nin cadı diye yaktığı çoğu kişi de muhtemelen şizofrendi.) Gerçi Sabetay Sevi'nin çağında şizofreni, tanısı konulacak ölçüde semptomlarıyla çözülmüş, adı konulmuş bir hastalık değildi. Ama olsaydı bile peşinden yüz binlerce insanı sürükleyen birini 'deli' diye tedavi etmeye çalışmak neredeyse imkansız olurdu. Fethullah Gülen'e de değil tıbben teşhis koymak, 1990'lardan itibaren devleti ele geçirmeye yönelik faaliyetleri için onu araştıracak, soruşturma konusu yapacak, yargılayacak polis, savcı, hakim bulmak bile pek mümkün değildi. Eski sistem arada Nuh Mete Yüksel gibi Gülen'i yargılatmak isteyen isimler bulduğunda cemaat, kaset operasyonu gibi operasyonlarla bu isimleri bertaraf ediyordu. Şunun altını çizmek lazım: Paralel Yapı gibi örgütlerin üst yönetimlerinde gerçeklikle bağı kopmamışların kabul edemeyeceği türden bir kolektif şizofreni hali var. (Kimisi de yerleşik çıkarlarına halel getirmemek için örgüt yalanlarına inanırmış gibi yapıyor.) Şizofrenlere gerçeği kabul ettirmekse dünyanın en zor işidir. Telkinle ikna imkansıza yakındır. Önünde sonunda cebre ihtiyaç duyulur. Gerçeklikle olan bağ, ilaçlar vasıtasıyla tekrar kurulduğunda ikna faktörü devreye girebilir. Devletin şu sıralar PDY'ye uyguladığı hukuki cebri de işte bu çerçevede değerlendirmek gerekir. Gülen'in kendini Mesih addetmesi gibi kendini devlet addeden Paralel Yapı'nın 2007-13 arasındaki iktidar rüyası bitmiştir. Ve gayrimeşru cebir uygulamak isteyen Paralel Yapı'ya karşı devlet, şimdi kendi meşru cebriyle cevap vererek ona gerçekliği, yani devletin sahibi olmadığı realitesini kabul ettirmeye çalışıyor. Devletin, kendisine karşı olan tüm örgüt (Paralel Yapı) ve terör (PKK) tehditlerine meşru cebirle cevap verme hakkı bulunduğunu not düşelim. Düşelim ki, cebir kelimesi yanlış yorumlanmasın. Paralel Yapı'nın Tahşiye kumpasına ilişkin iddianame, mezkur hukuki cebrin güncel tezahürlerinden biri. Bu metinde Tahşiye İddianamesi'nin önemli noktalarına ayrıntılarıyla değineceğiz. Her şeyden önce Tahşiye İddianamesi Paralel kalemlerin propagandalarının aksine Gülenistlerin hazırladığı Ergenekon iddianamesinden katbekat hukuki bir metin. Tahşiye İddianamesi'nin bir numaralı şüphelisi Fethullah Gülen. Diğer önemli şüpheliler ise Samanyolu Yayın Grubu'nun Genel Müdürü Hidayet Karaca ve Gülenist polis şefleri Ali Fuat Yılmazer, Tufan Ergüder, Erol Demirhan, Mutlu Ekizoğlu, Yurt Atayün ve Ömer Köse. 333 sayfalık iddianamede şüpheli sayısı 33. Davada 60 müşteki bulunuyor. İddianamenin altında İstanbul Cumhuriyet Savcısı Hasan Yılmaz'ın imzası var. TAHŞİYE OPERASYONUNUN ŞİFRELERİ Tahşiye Kumpası soruşturması, 2010 yılında Ergenekon soruşturmasının isimsiz ihbar mektuplarındaki üslubu andıran bir üslupla kaleme alınmış ihbar mektuplarıyla başlıyor. Ancak PDY polislerinin teknik takibi, soruşturmanın açılmasından önce başlamış. 2 Aralık 2008'de Zirve operasyonunu bir yazı ile (ki bu operasyonu da*****Üç Boyutlu Portre'de daha önce yaklaşık 20 bin vuruşluk yazı ile işlemiştik) başlatan Ali Fuat Yılmazer, yalnızca bir gün sonra, 3 Aralık 2008'de de Tahşiye operasyonunu radikal Tahşiye grubu konulu bir yazıyla başlatmış. Yani operasyonun polisiye manada kurucu aklı, daha önce 'Kod adı Hayatına Girin' başlıklı yazı ile Üç Boyutlu Portre'nin konuğu olmuş Ali Fuat Yılmazer. Yılmazer, 12 kente yazı gönderiyor ve operasyonun fitilini ateşliyor. Soruşturmayı Yılmazer'in yönlendirdiğini "Soruşturmanın tamamen istihbarat şube müdürlüğünün yetki ve inisiyatifinde başlanarak sonuçlandırıldığı, soruşturma sürecinde çok radikal eylem ve fikirleri olmayan Mehmet Doğan ve müştekilerin özellikle El Kaide Terör örgütü ile irtibatlı olduğunu göstermek amacıyla soruşturmaya dahil edildikleri ve soruşturmanın da şüpheli Ali Fuat Yılmazer'in bilgisi altında istihbarat şube müdürlüğünce yönlendirildiğinin bir göstergesi olduğunun değerlendirildiği..." diye devam eden iddianame satırlarından çıkarıyoruz. DİYANET MEMURLARINI EL KAİDECİ YAPTILAR İddianamede Tahşiye soruşturmasında sanık yapılan kişilerin El Kaide örgütüne mensup kişiler olduğu da belirtiliyor. Hatta El Kaideci denilen bazı isimler Muş İl Müftülüğü'nde görevli. El Kaide'nin tağuti gördüğü bir rejimin müftülüğünde görev yapan birinin neden El Kaideci olamayacağı da sosyo-politik gerçekler ışığında izah edilmiş iddianamede. Gülenistlerin Tahşiye ile ilgili dezenformasyonlarından biri de kumpas operasyonunun Milli İstihbarat Teşkilatı'nın (MİT) gönderdiği bir yazı ile başladığı idi. İddianame, MİT'in verdiği resmi cevaplarla bu dezenformasyonu da çürütüyor. MİT'in Tahşiye operasyonunun fitilini ateşleyen ilk yazıyı gönderdiği dezenformasyonunu (Bunu Ali Fuat Yılmazer gibi Paralel polisler ve Nazlı Ilıcak gibi Paralel kalemler vasıtasıyla yaymaya çalışmışlardı) çürüten satırlar şunlar: "MİT tarafından İstanbul Emniyet Müdürlüğü yahut Emniyet Genel Müdürlüğü'nün diğer birimlerine herhangi bir yazı yazılmadığı, Genelkurmay İstihbarat Dairesi Başkanlığı'nca da herhangi bir araştırma yapılmayıp Genelkurmay Başkanlığı'nın yapılan ihaleyi alan bir firmaya ilişkin güvenlik araştırması yapılmasını MİT'ten talep etmesine istinaden ihaleyi alan kişi hakkında elde edilen bilgiler MİT'ten Genelkurmay Başkanlığı İstihbarat Daire Başkanlığı'na gönderildiği, İstihbarat Dairesi'nce de bu bilginin kuvvet komutanlıklarına gönderildiği, bu yönüyle İstanbul Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şubesi'nin Tahşiye grubuna yönelik olarak doğrudan araştırma ve inceleme yapmadığı, MİT'ten gelen ihbar ve bilgilerin değerlendirildiği iddia ve savunmasının doğrulanmadığı, keza askeri birimler tarafından da emniyet birimlerine yine Tahşiye grubu hakkında herhangi bir bilgi yazısı gönderilmediğinin anlaşıldığı..." Böyle uzayıp gidiyor. BOMBALARI KOYAN OLAĞAN ŞÜPHELİLER Bir başka önemli ayrıntı, bombaların bulunduğu Turgut Yıldırım'ın İstanbul Bahçelievler'deki evinin çevresinden sinyal veren telefonların hangi polislere ait olduğu. Bu teknik bilgiler baz istasyonu kayıtlarından derlenmiş. Okuyalım: "Bombaların bırakılma olasılığı en yüksek olan 21.01.2010 gecesinden 22.01.2010 sabah bombaların bulunduğu saatlere kadar adres civarının baz kayıtlarına bakıldığında; şüpheli Fatih Çetinkaya'nın şüpheli Serdal Kurtoğlu'nun, şüpheli Serkan Yıldız'ın 21.01.2010 gecesi bombaların konulduğu ikametin yakınında olduğu, şüpheli Rıfat Aslan'ın aynı şekilde bombaların bulunduğu adresin kapsama alanında olduğu, şüpheli Aytekin Ağören'in, şüpheli Zafer Ölmez'in, şüpheli Abdullah Seyyid Ateşçi'nin, şüpheli Ahmet Basık'ın, şüpheli Hayrettin Kardiyen'in o bölgede baz kaydının olduğu, şüpheli Adem Akpınar'ın, şüpheli Yasin Koyuncu'nun, şüpheli Mustafa Karabörk'ün, şüpheli Ahmet Öztürk'ün, şüpheli Ekrem Çelik'in, şüpheli İsmail Yücel Zırh'ın yine bölgeden baz istasyonu kayıtlarının bulunduğu belirlendi." Bu isimler tek tek sıralandığı halde bombaları koyan şüphelilerin net olarak tespit edilemediği de belirtilmiş iddianamede: "Her ne kadar bu çalışma ve analizler sonucunda bomba ve mühimmatları ikamete koyan ve buna gözcülük yapan şüpheliler net olarak tespit edilememiş ise de, tüm birimleri ile birbiriyle uyumlu ve koordinasyon içerisinde çalışan tüm ülke çapında olduğu gibi İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nün kadrolarında görev yapan şüpheli Fetullah Gülen'e bağlı paralel yapılı terör örgütü mensubu olan şüphelilerden iddianamede isimleri belirtilip bu aşamada tespit edilenlerin çok iyi hazırlanmış plan çerçevesinde hareket ederek bomba ve mühimmatları yerleştirmiş oldukları, bu sebeple aradan geçen 5 yıllık süreçte bombayı ikamete yerleştiren şüpheliye ilişkin kamera kaydı ve ses kaydı gibi doğrudan birincil nitelikli delillerin elde edilmesinin mümkün olmadığı, üst paragraflarda belirtildiği gibi müştekinin soruşturma sürecinde özellikle iletişim dinlemelerine istinaden gözlemlenen eylem ve davranışların, gerek terörle mücadele şube müdürlüğü gerekse diğer şubelerdeki şüpheliye ilişkin kayıtlar halihazırda mevcut soruşturmamızdaki tutum ve davranışları, el bombası ve fişeklerden oluşan mühimmatın niteliği, bulunuş şekli ve yeri nihayetinde 21/01/2010 günü gecesi İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ile İstihbarat Şube Müdürlüğü görevlileri olan şüphelilerin yapmış oldukları eylem ve işlemlerin, çalışma sistematiğine aykırı olması, bu kapsamda patlayıcı mühimmatın bulunduğu adres civarında izleme, kontrol ve tertibat almaları şeklinde gerçekleşen işlemler ve paralel terör örgütünün yapısı ve çalışma usulleri bir bütün olarak değerlendirildiğinde; Bomba ve mühimmatın soruşturmada görev yapan terörle mücadele şube müdürlüğü görevlileri ile olay tarihinde civarda bulunan istihbarat şube müdürlüğü görevlilerince yerleştirildiğinin anlaşıldığı, bu nevi bir operasyonda operasyona iştirak eden tüm görevlilerin yapılan operasyonun içeriği ve niteliğini bilmesinin yapılacak operasyonun deşifresine sebebiyet verme ihtimali nedeni ile risk taşıdığından operasyonda görev alan rütbeli personelin yapılan kumpas olarak tabir edilen operasyondan bilgi sahibi olduğu, yine yakın civarda gözetleme ve izleme yapan R Büro Amirliği'nde görevli şüpheliler ile bizzat operasyon mahallinin en yakınında bulunan şüphelilerin operasyonun içeriğinden haberdar olduklarının değerlendirildiği, iddianamede iddianın da bu husus dikkate alınarak yapıldığı, bu işlemlerin her iki büroda rütbeli olarak görev yapan personelin emir ve talimatları ile bilgileri dahilinde gerçekleştirildiği, bu operasyonun şüpheli Fethullah Gülen'in 06/04/2009 tarihinde grubu hedef alır nitelikteki emir ve talimatının nihayetinde etkili bir şekilde sonuca ulaşmış olduğunun göstergesi olduğu, bu itibarla silahlı terör örgütünün kendisine karşı olup amacına ulaşmasına engel gördüğü grubu tüm ülke çapında etkisiz hale getirerek iddianamemiz konusu eylemleri gerçekleştirdiği (Kamuoyu tabiriyle Tahşiyecilere kumpas operasyonu) tespit edilmiştir." DUMANLI ÖZKÖK'E YAZI YAZDIRDI Bu uzun alıntı iddianamenin son kısımlarındandı. Daha önceki bölümlere dönerek ilerleyelim. Zira önceki bölümlerde Tahşiye operasyonunun Zaman Gazetesi'nde Ekrem Dumanlı, Hüseyin Gülerce, Ahmet Şahin ve Bugün'de Nuh Gönültaş'ın yazdığı yazılarla altyapısının hazırlandığı, bu süreçte STV'nin Şefkattepe dizisindeki senaryonun ve repliklerin de kullanıldığı örneklerle uzun uzadıya anlatılıyor. Biz Şefkattepe dizisindeki Karanlık Kurul bölümünden tek bir replik verelim, kafi: "Beyler terör, yolsuzluk, irtica, siyasi belirsizlik, ekonomik manipülasyon, etnik ve mezhep çatışmaları, uyuşturucu, silah ve insan kaçakçılığı yani ülkeyi istikrarsızlığa götürecek her türlü malzemeyi kullandık. Bu ülkenin gerçek sahipleri biziz. Bu mücadele bugünün değil, geçmişle beraber geleceğin mücadelesidir. Yeni projemizin adı Tahşiye olacaktır." Tahşiye iddianamesine göre ayrıca STV'deki Şefkattepe dizisinin Karanlık Kurul kısmı, cemaatin yürüttüğü Tevhid Selam soruşturmasına, 17-25 Aralık soruşturmasına, MİT TIR'ları operasyonuna çeşitli göndermelerle altyapı oluşturmak üzere kullanılıyordu. Yani şizofrenik bir tutkuya dönüşmüş devleti ele geçirme amacını ele veren kurgu dizilerde şifrelerle polis ve savcıya verilen talimatlar söz konusu. İddianamede ayrıca Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök'ün 9 Nisan 2009'da Tahşiyecilerle ilgili kaleme aldığı 'Hoca bu konuyu niye açtı' başlıklı yazıyı Ekrem Dumanlı'nın yazdırdığı da belirtiliyor. İddianamesinde Şefkattepe dizisinde Selam Tevhid Kudüs Ordusu soruşturmasına göndermelerin yer aldığından da söz edilmiş. Bununla ilgili kısımdaki cümleler Paralel Yapı'nın pek sık yaptığı üzere kendini başka gruplar üzerinden tarif ettiği cümleler: "Devletin en etkin ve gizli kılcallarındaki, kurumlardaki en kritik noktalara sızdık. Varlıklı işadamları, STK başkanları, bürokratlar, siyasiler, vakıf ve dernek yöneticileri ağımıza düşürüldü. Elimizde kasetleri var. Onlara istediğiniz her şeyi yaptırabiliriz." İddianameye göre şu satırlar da 17-25 Aralık darbe girişiminin şifrelerini içeriyor: "Efendim, 'Erken kondu (Ergenekon anlayın) sürecinde vitrindekiler tespit edildi. Çok kan kaybettik ama bizler yine ayaktayız' demiştiniz. Ayrıca önümüzde ülkenin geleceğini ve vizyonunu belirleyecek kritik bir süreçten geçtiğini, seçimler, açılımlar, saçılımlar, ekonomi, demokratik paket derken, iş başındakileri paketleme zamanı geldiğini söylemiştiniz. En önemlisi de, yönetenlerin gerçek dostlarıyla çatıştırılarak yalnızlaştırma projesiydi." "Stratejimiz her şeye rağmen korku, panik, kaçırma, TIR'latma olacak" satırları da doğrudan Ocak 2014'teki MİT TIR'ları baskınlarına gönderme. Bu arada Tahşiye gibi iddianamelerde Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk, Oda TV gibi davalara ilişkin kumpaslardan söz edilmemesini büyük bir eksiklik olarak görüyorum. Bu davalarla ilgili kumpas soruşturmaları da bir an önce sonuçlandırılmalı ve iddianameleri hazırlanmalıdır. Tahşiye iddianamesinde Emniyet Genel Müdürlüğü'nün hazırladığı FETÖ raporundan geniş alıntılar da var ama o raporu bu köşede daha önce zaten işledik. İddianamedeki bana göre en önemli ayrıntılardan biri de Emniyet'in 2012, 2013 ve 2014 yıllarındaki karşılaştırmalı dinleme tablosu. İstatistiklere göre Terörle Mücadele, Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele, Asayiş ve İstihbarat daire başkanlıklarının toplam dinleme sayısı Paralel Yapı'nın çok güçlü olduğu 2012 yılında 397 bin 377. Bu sayı 2013'teyse 308 bin 470. Bir yıl sonra, 2014'te devlet Paralel Yapı'yı zar zor geriletmeye başlayınca dinlemeler 71 bin 812'ye düşmüş. Yani 2012 ve 2013 yıllarında zirve noktasına erişen telefon dinlemeler 2014 yılında devlet hakimiyet sağlamaya başladıkça azalmış. Paralel Yapı'nın daha önce dinlemelerinin milli güvenliğin tesisine yönelik olarak terör örgütlerine karşı olmadığı, cemaat çıkarları için yapıldığı düşünüldüğünde dinleme sayısının düşmesi Türkiye'nin hayrına olmuş. Herhalde bu rakamlar kimin muhaberat devleti kurduğu sorusuna da otomatikman cevap veriyor. Yazının başlarında Tahşiye soruşturmasını başlatan ihbar mektuplarını cemaat polisinin hazırladığından bahsetmiştik. İhbar mektubunu polisin hazırladığını gösteren iddianame cümlesi ise şu: "Mektubun o döneme kadar gerek istihbarat şube müdürlüğünce, gerekse terörle mücadele şube müdürlüğünce elde edilen bir kısmı çok ince detayı barındıran bilgiler içerdiği, cemaat mensubunun bu bilgileri elde ederek ihbar mektubu göndermesi hayatın olağan akışına uygun görülmemiştir." Yani diyor ki istihbaratın ve terörün yaptığı ön çalışmalarla ihbar mektubunun hammaddesi oluşturuldu. Tahşiye Grubu'na yönelik teknik takibe önceden başlanmış olması da bunun kanıtı. Bu bilgiyi de şu satırlardan anlıyoruz: "İhbar mektubu ile birlikte gönderilmiş olan CD dinlenip izlendiğinde müşteki Mehmet Doğan tarafından yapılan sohbetin yahut konuşmanın belli bir dar çevrede yapıldığı, kamera kaydına izin verilmeksizin gizlice çekildiği yahut ortam dinlemesi ve izlemesi ile elde edildiğinin anlaşıldığı..." DEVLETİN SİLAHINI KULLANAN ÖRGÜT CD'nin çözümü operasyondan bir hafta önce yapılmasına karşın çözümü yapan polisin isim ve sicili de tutanağa yazılmamış. İlerleyen satırlarda ihbar mektubundaki jargon ve üslubun Ergenekon soruşturmasından önce polise gönderilen ihbar mektuplarındaki jargon ve üslubu andırdığını da okuyoruz, ki bu Gülen Örgütü'nü tanıyanlar için hiç şaşırtıcı değil. Öte yandan operasyonda Gülen'in 'Biz Nurları Haşiye yapıyoruz dedirtirler, adlarına da Tahşiyeciler derler, sonra Kalaşnikoflar verirler ellerine' ifadelerinin geçtiği konuşmasının ve Hidayet Karaca ile yaptığı telefon görüşmesinin tetikleyici rolünün bulunduğu da ekleyelim. Nitekim bu konuyla ilgili kısımda Tahşiye kumpasının faili konusunda en net tarifi yapan cümlelerden biri var: "Fethullah Gülen ile irtibatlı olan İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nde görev yapan kanun ve nizamlara aykırı örgütlü yapının gerçekte suç işlenmediği halde suç işlenmişçesine tahkikat işlemleri yaptığını, evrak ve belgeler düzenlediklerini beyan etmesi üzerine tahkikat işlemlerine başlandığını..." Peki, talimat nasıl veriliyor, ona bakalım. Gülen'in 2009'da operasyondan önce yaptığı bir konuşma var. Bu konuşmanın 24. dakikası 42. saniyesi ile 28. dakikası 33. saniyesi arasındaki bölümde, "Yarın daha başka şeyler de icat edebilirler mesela; Tahşiye diye bir şey icat edebilirler; Hafazan Allah iyi organize edebilirlerse bunları belki hakiki Müslümanlarla, kitap okuyan Müslümanlarla nezahetlerine, nezafetlerini, fikri saffetlerini bulundukları evlerde koruma adına okudukları kitaplarla ayakta durmaya çalışan insanların içine sokmaya çalışırlar, onları güçlendirirlerse ellerine silahlar da verebilirler ve o kitapların arkasındaki zatın posterlerini evlerine asabilirler, size yakın bazı kimselerin posterlerini de evlerine asabilirler, biz Nurları Haşiye yapıyoruz dedirtirler, adlarına da Tahşiyeciler derler, sonra Kalaşnikoflar verirler ellerine iki yerde bir şey yapınca bunlar, demek ki imkan bulunca bunlar da silahlanabiliyor. Sonra hiç silahı milahı tabancası, hatta çuvaldızı bile olmayan, ben sizin çuvaldızınız bile yoktur diyorum. Size mübalağa yapmıyorum değil mi yani. Ben geçende büyük bir iğneye ihtiyacım oldu bulamadım kendi odamda, ayakkabımı dikecektim. Evet, çuvaldızı bile olmayan insanlara terörist damgası vuracaklar, orada yapmak istedikleri şeyi yapacaklar bununla. Allah o fırsatı vermesin, komplolarını kendi başlarına dolasın." Farkındayım, yazının kendisi gibi bu son alıntı da uzun oldu. Ama bu yazının bir teması da örgütlerdeki kolektif şizofreni olduğuna göre Gülen'in halet-i ruhiyesini bu tür satırlarla gözlemlemek de elzem. Devletin bütün kritik noktalarında örgütlenmiş, devletin silahını kullanıyor. Ama "Silahım yok" diyor. Hanefi Avcı içeri atıldığında arı için ağladığı hikayesini anlattığı gibi "Ayakkabı dikecek iğne bile bulamadım" diyor. Aklımızla alay etmeye çalışıyor. Bunlar, tipik şizofren davranışlarıdır. Psikanalizin ve daha çok da psikiyatrinin ihtisas alanına girer. Özetle Tahşiye iddianamesi; Ergenekon ve türevi soruşturmalardaki gibi ne idüğü belirsiz gizli tanıkların dezenformatif, manipülatif ifadeleriyle değil, kimliği belli müştekilerin tanıklıklarıyla hazırlanmış. Tek cümleyle özetlersek Tahşiye kumpası iddianamesi KPSS, telefon dinlemelerle ilgili soruşturmaların iddianamelerinden sonra Paralel Yapı'yla ilgili hukuki literatüre geçen kapsamlı metinlerden biri. Bu literatür, örgütünde Mehdi olarak görülen Fethullah Gülen'in çağımızın Sabetay Sevi'si olarak tarihe geçmesine katkı sağlayacak gibi görünüyor |
![]() |
![]() |
#636 | |
Guest
Mesajlar: n/a
|
![]() Alıntı:
Manşet Gündem Dünya Spor Ekonomi Teknoloji Hayat Yazarlar Çok Okunanlar Çok İzlenenler × Yeni Şafak Piri Medya FREE - In Google Play VIEW GAZETE YAZARI Dershaneden milli eğitim reformuna 08 Eylül 2016, 04.00 Hayrettin Karaman Hayrettin Karaman 1934 yılında Çorum'da doğdu. İlk İmam Hatip okullarından biri olan Konya İmam Hatip Okulu ve İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü'nde okudu. İki yıl İstanbul İmam Hatip Okulu'nda meslek dersleri öğretmeni olarak çalıştıktan sonra İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü'ne fıkıh asistanı oldu. Yüksek İslam Enstitülerinin İlahiyat Fakülteleri'ne dönüşmesinin ardından akademik çalışmalarını tamamlayarak sırasıyla doktor, doçent ve profesör unvanlarını aldı. Yarım asra yaklaşan fikir ve meslek hayatı boyunca, yurtiçi ve yurtdışında binlerce konferans, seminer, panel, vaaz, hutbe, kurs, yazılı ve görsel medya programı, eğitim programında yer alarak eğitim, öğretim, tebliğ ve irşad faaliyetini sürdürdü. Aralarında bugünün tanınmış bilim ve fikir adamları olan binlerce öğrenci yetiştirdi. 2001 yılında yaşanan baskılara karşı çıkarak Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesindeki görevinden –yaş haddi dolmadan emekliliğini isteyerek- ayrıldı. 2001-2004 yılları arasında Avrupa Uluslararası İslam Üniversitesinde (Hollanda) misafir öğretim üyeliği yaptı. İslam’ın İlk Emri Oku, Nesil, İzlenim, Gerçek Hayat, Eğitim Bilim gibi dergilerde devamlı yazdı. M.Ü. İlahiyat Fakültesinde İslam Hukuku Anabilim dalı başkanlığı ve Fakülte Kurulu üyeliği yaptı. MÜSİAD Yüksek İstişare Kurulu üyesi olan Karaman, çıktığı günden beri Yeni Şafak Gazetesi’nde köşe yazısı yazmaktadır. Üç çocuğu, yedi torunu ve dört torun çocuğu vardır. Basılmış Eserlerinin sayısı 50 civarındadır. Tüm Yazıları Hakkında Düşünce koçu sevgili Münir Arıkan'ın “15 Temmuz'u Oluşturan Ana Saik Neydi” sorusuna cevap verdiği yazısının şahsıma özel kısmını keserek köşemde veriyorum. Bana göre asıl saik dershane değil, onun da araç olduğu hakimiyet projesidir, ama dershanelerin de çok önemli bir araç-saik olduğu apaçık ortadadır. Yazının asıl amacı ise “ana saikin” tespitinden ziyade “milli eğitim reform teklifidir”. Bugün problem, Pazar günü de çözüm ile ilgili yazısını aktaracağım: Çok şeyler konuşuluyor, yazılıp çiziliyor ama hiç kimse 15 Temmuz'u oluşturan ana saike bakmıyor. 2002 yılında yazdığım ve çetemaatle ilk ters düştüğüm ve NT'lerden kitaplarımı çıkartmalarına ve beni boykot etmelerine sebep olan; “Ben Bu Dünya'ya ÖSS İçin Gelmedim Diyorsan, Sevdiğin İşe Odaklan” kitabımda dershanelere niçin karşı olduğumu yaklaşık 273 md ile açıklamıştım… En küçük ilçe bazından En büyük ile kadar Bölgesel Deneme Sınavları ile Kabiliyetli ve potansiyeli olan çocuklarımızı seçip Dershanelerine aldılar. Zaten köyünde de çalışsa kazanacağı garanti olan bu çocukların yanına Sittin sene de çalışsa asla üniversiteye giremeyecek 100-300-500-1000-2000.. çocuk daha eklediler. Yıl sonunda bakın bizim dershanemizin çocukları Türkiye 1'incisi, 2'ncisi, 3'üncüsü v.s. oldu diye TV'lerden boy boy programlar, çığırtkanlıklar yaptılar. Bu, gelecek senenin dershane kayıtlarını dolduran ve kazanamayan çocukların anne babalarının da “Senden bir halt olmaz zaten” hissine kapılmalarını sağladığı için çift yıkım oldu! Kapatılmadan önce dershanelerin toplam cirosu yaklaşık 42 milyar $'dı! Zaten kazanacak çocukları, biraz daha parlatarak, kazanamayacak çocuklardan beyhude bir umut uğruna para tırtıkladılar, vakit çaldılar, aile ilişkilerini bozdular. Dershanelerin bir yıkımı daha oldu. Yüksek bedellerle işleyen çarklarında öğretmenlere çok daha iyi bir imkan sundukları için devlet okullarındaki tüm idealist, başarılı ve kaliteli öğretmenler, “Zaten bu sistem içinde bir işe yaramıyoruz, bari oradaki azimli çocuklara bir hayrımız olsun” diyerek Milli Eğitim sisteminden ayrıldı. Okullar laçkalaştı. Eğitim sistemi dibe vurdu. PİSA (Program for International Student Assessment-Dünyanın en güvenilir öğrenci ölçme sistemi) sonuçlarına göre, 63 ülke arasında en son 43'üncü sıradaydık. İşte 15 Temmuz'u doğuran ana saik de tam burada başladı. Üniversiteyi kazanan çocukları, zaten dershanelerinden beri tanıdıkları için kazandıkları illerde kendi ev ve yurtlarına yerleştirdiler. Hayata atılmanın son aşamasındaki bu gençleri tam da istedikleri gibi örgütlediler, yönlendirdiler, kullandılar. Üniversite giriş sınavları dahil, askeriye, harb okulları, KPSS ve diğer sınavlardaki soru çalma ve kendi çetemaatlerine dağıtma da cabası! Ve sonuç malum. 3.5 milyonu aşkın öğrenci yine yollara revan oldu, Anadolu'nun değişik illerine doldu. Bu sefer açıktan cesaret edip ev ve yurt açmaya teşebbüs edemezler. Ama gizliden gizliye bunu yapacaklarına emin olabilirsiniz. Çünkü talep var. Gençler açıkta. Kredi Yurtlar'ın ve müspet cemaatlerin ev ve yurtları bu talebi karşılamaya yetmiyor. Bizim taraf da, maalesef onlar gibi organize olamıyor. (Arıkan'ın çözüm konusundaki düşüncesi ve teklifi Pazar yazısında.) Münir ArıkanDershaneler Konu Kayıtsız Üye tarafından (09-08-2016 Saat 06:16 ) değiştirilmiştir. |
|
![]() |
![]() |
#638 | |
Guest
Mesajlar: n/a
|
![]() Alıntı:
|
|
![]() |
![]() |
#639 | |
Guest
Mesajlar: n/a
|
![]() Alıntı:
ASFA’dan Öğretmenlerine Anlamlı Program 24 Kasım Öğretmenler Günü vesilesiyle başımızın tacı öğretmenlerimiz için düzenlenen yemek programı oldukça anlamlı ve güzeldi. 20 Kasım Cuma akşamı Mehmet Çakır Kültür Merkezi’nde düzenlenen ‘‘Öğretmenler Günü Yemeği’’ ile öğretmenlerimize olan sevgi ve hürmetlerimizi Asfa olarak sunmak istedik. Canlı müzik eşliğinde yenmeye başlayan yemekten sonra programa geçildi. Program, sözlerin en mükemmeli ve kutlusu olan Kur’an-ı Kerim ile başladı. Hafız çocuklarımız okudukları Kur’an ve meallerle gönüllerimizin pasını sildiler. Duaların arkasından merhum kurucumuz Prof. Dr.Mahmud Es’ad COŞAN Hocaefendi’nin eğitim içerikli videosu izlendi. Programımıza şeref veren değerli misafirler ise öğretmenlerimiz için büyük sürpriz oldu. Eski Bakan Prof.Dr. Ömer DİNÇER, Milletvekili Mustafa ŞENTOP, İstanbul Valisi Vasip ŞAHİN, Asfa Eğitim Kurumları Yönetim Kurulu Başkanı Uz.Dr. Sami SELÇUKBİRİCİK ve Asfa Eğitim Kurulu Genel Müdürü Belma UYSAL Hanımefendi, gecenin anlam ve önemini belirten konuşmalar yaptılar. Konuşmalardan sonra Asfa’nın kurduğu Asfa Temiz Kalpler Korosu sahnede yerini aldı. Gece öğretmenlerimiz için çeşitli hediyelerin bulunduğu bir çekilişle devam etti. Programa katılan Karadeniz Gösteri Ekibi ve birkaç öğretmenimiz tarafından hazırlanan tiyatro gösterisiyle öğretmenlerimiz neşelerine neşe kattılar. Öğretmenler Günü Yemeği programımız, yıllarca kurumumuza emek vermiş ayrıca çeşitli yarışmalarda ödül kazanmış öğretmenlerimize plaketlerinin verilmesiyle son buldu. Bu güzel gecenin sonunda öğretmenlerimizin yüzündeki tebessümler programın ne kadar güzel geçtiğinin en önemli kanıtıydı. Asfa Eğitim Kurumları olarak tüm değerli öğretmenlerimizin Öğretmenler Günü’nü tebrik eder, hayırlı nesiller yetiştirme çabasında olan her öğretmenimize teşekkürü bir borç biliriz. Konu Kayıtsız Üye tarafından (11-27-2015 Saat 17:36 ) değiştirilmiştir. |
|
![]() |
![]() |
#640 |
Guest
Mesajlar: n/a
|
![]()
"" style="border: 0px; vertical-align: bottom;">
'TSK komuta kademesini ele geçirmeyi hedeflediler' "Örgütün, askeri okullarda yapılanmaya çok önem verdiği, mensuplarınca ifade edilen "Cemaat ve Fetullah Gülen için bin tane tıp öğrencisinin ya da bin tane mühendislik öğrencisinin bir askeri lise öğrencisi kadar değerinin olmadığını, cemaatin geleceği için askeri öğrencilerin çok önemli olduğu" sözlerinden anlaşılmaktadır" 08 Kasım 2015 18:31 Kamuoyunda "Askeri Casusluk" olarak bilinen davanın soruşturma sürecine yönelik müfettişlerce yapılan inceleme sonrası hazırlanan raporda, Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması'nın (FETÖ/PDY), tasfiyesini planladıkları TSK mensuplarıyla ilgili gerçek dışı raporlar düzenledikleri, personeli fişledikleri, TSK komuta kademesinin değişmesini ve işlerliğini yitirmesini sağlayarak ele geçirmeyi hedefledikleri kaydedildi. FETÖ/PDY terör örgütünün yönlendirmesi ve talimatları doğrultusunda "İzmir'deki Askeri Casusluk" olarak bilinen davaya ilişkin soruşturma sürecinde taraflı ve kasıtlı olarak usulsüzlükler yapıldığı, davanın şüphelilerini kamuoyunda itibarsızlaştırarak devlet bürokrasisinden ve Türk Silahlı Kuvvetleri'nden tasfiyesinin amaçlandığı iddialar üzerine, bu soruşturmaya sürecine yönelik müfettişlerce inceleme yapılarak rapor hazırlandı. Raporda, "İzmir Askeri Casusluk" soruşturması kapsamında ele geçirildiği iddia edilen belgelerin "Devletin güvenliğine yönelik belgeler" olarak değerlendirilmesi gerektiği yönünde Mülkiye Başmüfettişleri F.İ ve A.K tarafından gerçeğe aykırı rapor düzenlendiği, Mülkiye Teftiş Kurulu Başkan Yardımcısı M.U ve Teftiş Kurulu Başkanı S.A'nın imzaları bulunan raporda da bu belgelere ilişkin benzer rapor hazırladığının Başbakanlık Teftiş Kurulu'nca yapılan incelemede tespit edildiği aktarıldı. Ön inceleme raporunda ayrıca, İçişleri Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi'nde M.O'nun daire başkanı, M.K'nın şube müdürü olarak görev yaptığı dönemde bakanlığa ait 10 milyon sayfa evrakın dijital ortama taşınmasına yönelik ihaleye çıkıldığı, fakat şartnamede arandığı gibi "belgelerin yetkisiz kişilerin eline geçmesini önleyecek tedbirlerin" alınmadığının, evrakların taranmasında kullanılan cihazda "verileri geri girilemeyecek şekilde formatlama yapılmadığı"nın ve "kaydın yapıldığı harici hard diskin çıkarılmasında gerekli kayıtların tutulmadığı"nın kaydedildiği ve bu nedenle güvenlik zafiyetine yol açıldığı bildirildi. Raporda, güvenlik zafiyetiyle kurum içerisindeki evrakların çıkarılması suretiyle Askeri Casusluk dosyasında isimleri yer alan bürokrat ve şahısların karalanması ve tasfiyeleri amacıyla, bu verilerin teknik donanımlı şahıslarca "Pandora veri tabanı"nın içinde yer almasının sağlandığı belirtildi. Raporda ayrıca, "Askeri Casusluk" soruşturmasıyla ilgili yargı mensuplarının tutumlarına ilişkin ise gerçek dışı bilgiler ve evraklarla hazırlanan raporlarla yaklaşık 17 ay adli dinleme ve teknik izleme yapıldığı, kolluk tarafından gönderilen önleyici dinleme taleplerine ilişkin yazılarının savcılık ve mahkemece doğruluğunun dahi araştırılmadan, sorgulanmadan "doğru" kabul edildiği, önleme dinlemesi kararı verildiği aktarıldı. Soruşturma kapsamında hukuksuz olarak incelenen dijital materyallerden elde edilen bilgilerin de yine doğruluğu araştırılmadan, sorgulanmadan "doğru" kabul edilerek birçok kişi için arama ve el koyma kararı verildiği kaydedilen evrakta, bu tutumlarına ilişkin cumhuriyet savcıları ve hakimlerden 42 kişinin davacı ve şikayeti oldukları, konuya ilişkin suç duyuruları da savcılık makamınca değerlendirildi. - Emniyetin operasyonel birimlerinde yapılandılar Evrakta, FETÖ/PDY'nin askeriye, emniyet içindeki yapılanması ve kaynak sağlanmasına ilişkin de bilgilere yer verildi. Örgütünün operasyonel yetkisi olan KOM Şube Müdürlükleri bünyesinde hücresel olarak yapılandığı kaydedilirken, örgüte eleman kazandırma faaliyetlerinin öncelikli olarak ev ve arkadaş ziyaretleri ile başladığı, kendilerine hedef kitle olarak dini duygularını istismar edebileceklerini düşündükleri muhafazakar insanları seçtikleri bildirildi. Örgüt üyelerinin emniyet içerisindeki yapılanmanın devamlılığı ve sürdürülebilirliği için örgüte eleman kazandırma çalışmalarına polis okullarından başladıkları, komiserlik sınavlarına büyük önem verdikleri, referansı olanların operasyonel şubelerde görevlendirilmelerini sağladıkları aktarılan evrakta, ayrıca örgüt mensuplarına sistematik ve psikolojik baskı uyguladığı, ayrılmayı düşünenlere de konuşmamaları için üstü kapalı tehditler yapıldığı bilgisi de evrakta yer aldı. Örgütün bağlarını kuvvetli tutması için evlerde sıklıkla toplantı düzenlediği aktarıldığı evrakta konuya ilişkin şu ifadelere yer verildi: "Toplantılarda karar almak adına istişare heyetleri oluşturulduğu, okutman, ağabey pozisyonunda kişilerin katıldığı, sözde dini amaçlı yapılan toplantılarda örgüte bağlılığı korumak ve artırmak için Fetullah Gülen'e ait kitap ve makalelerin okutulmasının ve sohbet CD'lerinin izlettirilmesinin sağlandığı, bu toplantılarda devlet büyüklerine hakaret edildiği, takip edilmemek için toplantılara cep telefonu alınmadığı, örgütle ilgili konuları telefonda konuşturulmadığı, başkaları adına kayıtlı telefonlar ile iletişim kurulduğu belirlenmiştir. Devletin yönetimini ele geçirmek için özellikle ve öncelikli olarak önemli soruşturmaları yürüten Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şubelerinde, Terörle Mücadele ve Güvenlik Şubelerinde, İstihbarat Şubelerinde ve adliye içerisinde yapılandığı anlaşılmaktadır." Himmetin örgütün önemli bir gelir kaynağı olduğu ve toplanmasına çok önem verildiği belirtilen evrakta, Zaman gazetesi ve Sızıntı dergisinin aboneliğinin de örgüt tarafından önemsendiği, yaygınlaştırılmaya çalışıldığı, ayrıca kurban bağışlarının arttırılması için ek tedbirler alındığı kaydedilerek, bu gelirlerle yurt içinde ve yurt dışındaki faaliyetlere maddi kaynak sağlandığı anlatıldı. Örgütün istişare toplantılarında, Gezi odaklı olayların başlamasıyla hükümet aleyhine propaganda yapıldığı, devlet büyüklerine hakaret edildiği, dershanelerin kapatılması sürecinde ise yakında ortalığın karışacağı, ekonominin bozulacağı, kaos ortamının hakim olacağı, cemaatin üzerine çok gelineceği yönünde konuşmalar yapılarak tedbir artırma yönünde talimatlar verildiği aktarılan evrakta, FETÖ/PDY terör örgütünün menfaatlerine hizmet etmek üzere oluşturduğu yapıyı harekete geçirerek Türkiye Cumhuriyeti hükümetini devirmeyi ve yönetimini ele geçirmeyi amaçladığı kaydedildi. - "Bir askeri öğrenci, bin tıp öğrencisinden değerli" FETÖ/PDY terör örgütünün, örgüte eleman kazandırma faaliyetlerine muhafazakar yapıdaki ailelerin ilkokul çağlarındaki çocuklarından başladığı aktarılan evrakta, bu çerçevede dini duygularını istismar edebileceklerini düşündükleri öğrencilere, örgütün yönetici kadrosunda bulunan ve abi olarak adlandırılan öğretmen pozisyonundaki örgüt mensupları tarafından özel dersler verildiği belirtildi. Örgüt mensuplarınca "Cemaat ve Fetullah Gülen için bin tane tıp öğrencisinin ya da bin tane mühendislik öğrencisinin bir askeri lise öğrencisi kadar değerinin olmadığını, cemaatin geleceği için askeri öğrencilerin çok önemli olduğu"nun söylendiği, örgütün aynı şekilde askeri okullara da yapılanmaya önem verdiği anlatıldığı evrakta konuya ilişkin bilgilere yer verildi: "Öğrencilere, askeri okul sınavlarında sorulacak sorulardan bir kısmı üzerinde özellikle deneme sınavı yaparak, mülakat sınavında alınacak tedbirler ve uygulanacak yöntem ve davranışlar konusunda öğrencilere bilgiler vermişler. Bu durum örgütün askeri okul sınavlarında çıkacak sorulardan bilgi sahibi olduğunu göstermektedir. Askeri okullara girmesi planlanan öğrencilerin tedbir amaçlı özellikle cemaate ait dershanelerden ilişiği kesilerek farklı bir dershaneye devam etmeleri sağlanmış, askeri okula giren öğrenci ile irtibatın devamı ve deşifre olmamasının engellenmesi için de (içki içebileceği, Fetullah Gülen'e küfür edebileceği, oruç tutmayabileceği gibi) bir dizi önlem alınmıştır. Askeriyenin dinsizlerin elinde olduğu, Allah'a ve Peygamber'e küfür edildiği, bunun da ancak askeriyenin içine girilmesiyle önlenebileceği söylenerek, askeriyede dindar bir kesim oluşacağı yönünde örgüt mensuplarının beyinlerinin yıkanmıştır. Askeri okula yerleştirilen örgüt mensuplarına, okullardaki arkadaşlarının hangilerinin içki içtiği, kızlarla çıktığı, kimlerin kendilerinden olabileceği hakkında bilgi toplattırılarak kişiler fişlenmiştir. Örgütten ayrılanlara ya da ayrılmayı düşünenlere atılabilecek şefkat tokadı veya örgütle ilişkisinin deşifre edilebileceği örneklerle bahsedilerek tehdit edilmiştir." Okul komutanından, takım komutanına kadar FETÖ/PDY terör örgütüne mensup kişilerin bulunduğu, komuta kademesindekilerin cemaat ile ilişkisi olan örgenciler hakkında bilgi sahibi oldukları ve örgütten olmayan ya da örgütten ayrılmayı düşünen öğrencilere baskı, yıldırma ve duygusal anlamda istismar politikası uyguladıkları, örgütten ayrılanların da askeri okullardan kendi rızaları ile ayrılmalarını sağladıkları bildirildiği evrakta, şu bilgilere yer verildi: "Bu şekilde TSK içerisinde yapılanan FETÖ/PDY terör örgütü yöneticilerinin, örgütün amacı doğrultusunda tasfiyesini planladıkları TSK mensuplarıyla ilgili, sözde ele geçirildiği/sızdırıldığı bildirilen belgeler ve ihbarlarla ilgili gerçek dışı rapor düzenledikleri, personeli fişledikleri ve sonunda TSK komuta kademesinin değişmesini, işlerliğini yitirmesini ve ele geçirilmesini hedefledikleri anlaşılmaktadır." - "Hedef: TSK ve devlet bürokrasisini itibarsızlaştırarak tasfiye etmek" Evrakın sonuç bölümünde ise soruşturma kapsamında sürdürülen araştırmalar, alınan müşteki ifadeleri, bilgi edinme ifadeleri, TÜBİTAK tarafından düzenlenen inceleme raporu, adli soruşturma ve eş zamanlı yürütülen önleme dinlemesi kararları bütüncül olarak değerlendirildiği kaydedilerek, şu ifadelere yer verildi: "Kamuoyunda 'İzmir fuhuş ve askeri casusluk' olarak bilinen soruşturmanın, FETÖ/PDY terör örgütü mensuplarınca soruşturma öncesi yapılan usulsüz dinlemeler ile bir hazırlık evresinden geçtikten sonra, usulsüz dinlemelerin sonlandırıldığı gün menşesi ve kullanıcısı tespit edilemeyen bir elektronik mail hesabından gönderilen ihbar ile başlatıldığı, bu mail içeriğinde ismi bulunmayan N.K'nın herhangi bir hukuki gerekçe olmaksızın soruşturma dosyasına montelendiği, irtibatsız birçok şahsın aynı örgüt altında 'fuhuş-insan ticareti' faaliyetleri gerçekleştirdikleri iddiasıyla dahil edilerek soruşturmanın genişletildiği anlaşılmaktadır." Aynı dönemde Hava Kuvvetleri Komutanlığı kurumsal elektronik mail hesabına kullanıcısı tespit edilemeyen bir hesaptan gönderilen elektronik posta ile ihbar yapıldığı ve Hava Kuvvetleri bünyesinde de idari bir soruşturma başlatıldığı, buna ilişkin raporunun da adli süreçte devam eden konuları destekler nitelikte olması yönünde çalışmalar yapıldığı açıklanan evrakta, eskort şahıslar ve ikinci, üçüncü şahıslar üzerinden irtibat ağlarının kurulduğu, askeri casusluk algısı oluşturmak amacıyla da yabancı uyruklu eskort şahısların soruşturmaya dahil edildiği, bu amacı ulaşıldıktan sonra ise şahısların soruşturmadan çıkarıldıkları, haklarında herhangi bir işlem yapılmadığı kaydedildi. Evrakın bu bölümünde, alınan arama kararları sonrası yakalama yapılmaksızın ikametlerde hard disklerin bulunduğu izleniminin yaratıldığı, elde edilen delillerin bütünlüğünü ve hukuki zemini sağlamak adına gerekli tedbirlerin alınmadığı, hatta üzerinde bulunan parmak izlerinin yok edilmesi amacıyla delillerin elden ele dolaştırıldığı, gizliliği bulunmayan evrakların gizli belge kapsamında değerlendirilmesinin sağlandığı, arşiv oluşturma ve muhafaza göreviyle ilgili önlemlerin alınmayarak söz konusu belgelerin FETÖ/PDY terör örgütü eliyle hard disklere yüklenmesine zemin hazırlandığı değerlendirilerek, "İzmir askeri casusluk soruşturmasının FETÖ/PDY terör örgütü mensuplarınca soruşturmanın öncesinde, başında, devamında ve sonunda birçok usulsüzlük gerçekleştirilmek suretiyle yürütüldüğü, böylelikle örgütün amacı doğrultusunda TSK ve devlet bürokrasisini itibarsızlaştırarak tasfiye etmeye yönelik bir girişim olduğu anlaşılmaktadır" ifadeleri yer aldı. - Operasyon İzmir merkezli 18 ilde "Paralel Devlet Yapılanması"na yönelik operasyon kapsamında aralarında merkez valileri, mülkiye müfettişi, emniyet müdürü ve polislerin de bulunduğu 57 kişi hakkında gözaltı kararı çıkartılmıştı. Şüphelilerden 49'u gözaltına alınmış, 13'ü ifadelerinin ardından savcılık talimatıyla serbest bırakılmıştı. Dosyada örgüt lideri olarak aranan Fetullah Gülen'le 8 kişinin firari durumda olduğu öğrenilmiş, adliyeye götürülen 36 şüpheli Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından dosya üzerinden tutuklanma talebiyle Sulh Ceza Hakimliği'ne sevk edilmişti. İzmir Cumhuriyet Başsavcılığından yapılan açıklamada, zanlıların, "Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması"nın (FETÖ/PDY) yönlendirmesi ve talimatları doğrultusunda, "İzmir Askeri Casusluk Davası" olarak bilinen davaya ilişkin soruşturma sürecinde, taraflı ve kasıtlı usulsüzlükler yaptıkları, bu davanın şüphelilerinin kamuoyunda itibarsızlaştırılarak devlet bürokrasisinden ve Türk Silahlı Kuvvetlerinden tasfiyesini amaçladıkları yönündeki iddialar üzerine gözaltına alındıkları bildirilmişti. |
![]() |
![]() |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|
![]() |
||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Uludağ ün. Tıp fak. Uzmanlık öğrencileri temsil kurulu | aerol | Asistan Dr. / Araştırma Grv. | 0 | 02-26-2011 10:21 |
Tıp öğrencileri, kadavra görmeden mezun oluyor! | houseMD | TIP Öğrencileri | 2 | 02-01-2011 15:36 |
4.sınıf tıp öğrencileri | steTUSkop | TIP ÖĞRENCİLERİ | 0 | 09-24-2009 14:19 |
Tıp öğrencileri kongrede buluştu | steTUSkop | TIP ÖĞRENCİLERİ | 4 | 08-22-2009 01:40 |
Tıp fakültesi öğrencileri de bu konuda bilgisiz! | steTUSkop | TIP ÖĞRENCİLERİ | 3 | 05-30-2009 19:58 |